5 Mart 2016 Cumartesi

ADIM OKTAY’SA SOYADIM YILMAZ MI?

S-.. serili ve 0…..5 numaralı, Hüdayi Ünnü imzalı kafa kağıdımda soyadı Yılmaz, adı Oktay diye yazar. Ben de kendimi böyle bilirimim zaten. 
Konu benim adım değil aslında. Adımın mücadelesini yıllarca verdim, bu bahsi de bir kez daha açmak istemem… 
Konu şu ki, bilincimin açık olduğu dönemden bu yana yakinen 4 şehir tanıdım; Adapazarı, Bolu, Göteborg ve Sofya. 


*** 
Bir şehirde ‘isim’ travmasının bu kadar yoğun olduğu başka bir yere rastlamadım. Olduğunu da sanmıyorum… 
Şu elimde tuttuğum ve yukarıda bahsettiğim kafa kağıdından örnek verelim. Hüdayi Ünnü Beyefendinin imzaladığı Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanında, isim altında Merkez İlçe Nüfus Müdürü ibaresi var. Merkez ilçe neresi? 
Aynı kafa kağıdının biraz üst kısmına bakıyorum. Kayıtlı Olduğu, diye bir bölüm mevcut. Orada da İl: Sakarya, İlçe: Merkez diye yazıyor. 
Düşünüyorum… Ama bulamıyorum. Ben hiç ‘Merkez’ diye bir yerde yaşamadım ki. Benim yaşadığım şehir Adapazarı. Babalar gibi ‘Adapazarı’ adını taşıyan şehir. Merkez nire ki???? 
*** 
Bu ‘merkez’ karmaşasıyla uzun bir süre yaşadık aslında. Koskoca Adapazarı şehrinin belediyesi yıllarca Merkez Belediye tabelası taşıdı. Şimdilerde durum değişti gerçeği ama şu anda da Sakarya isminin Adapazarı üzerinde büyük bir hegemonyası var. Ve bu hegemonya aslında var olmayan bir şehrin, köklü Adapazarı’nı yutmasına doğru yol alıyor. Bu ciddi şehir asimilasyonu bir an önce durdurulmalı. 
Bu hususta Adapazarı’nın mahalleleri olan Serdivan ve Erenler’in de ilçe olarak ilan edilmesi büyük bir talihsizlik oldu. Dikkatinizi çekiyor mu… Yönetim olarak özerkliğini kazanan Serdivan ve Erenler ilçelerinin yerel yöneticileri merkezi yönetime kafa tutar gibi söylemlerde bulunuyorlar. Gerek Serdivanlı yerel yöneticiler olsun, gerek ise Erenler’deki yerel yöneticiler olsun söylemlerinde Serdivan ve Erenler’e aidiyet vurgusu yapıyor. Sanki Serdivan ile Erenler ayrı şehirlermiş, orada yaşayan insanlar Adapazarılı değilmiş gibi. 
*** 
İş öyle bir karma karışık noktaya geldi ki, Sakarya nerde başlar nerde biter? Adapazarı neresi? Serdivan ve Erenler kim? Yeni yerleşim bölgesi kimin?... Bütün bunlar tam bir isim travmasında. Bizim için travmatik bir durum yok tabii, ama bir de yabancıya bunu anlatın bakalım. Ben anlatamadım. 
*** 
Önceki akşam, Sakarya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün davetlisi olarak ilimiz Sakarya, şehrimiz Adapazarı’nda bulunan Avrupalı gençlerle tanışma fırsatı bulduk. Romanyalı, Bulgaristanlı ve Lituanyalı gençlerle eğlenceli bir sohbetin yolunu açtık. Ancak sohbetimiz Sakarya – Adapazarı farkını anlatmaya koyulduğumuz noktada tıkandı kaldı. Gençlere Sakarya ile Adapazarı arasındaki farkı anlatabilmek 35 dakika sürdü. Tam bu konuyu halletmiştik ki, Bulgaristan’dan Nikolay ‘Serdivan ayrı şehir mi?’ diye sordu. Haydii dön bir de onu anlat. Şunu fark ettim ki, biz yabancılara bu isim travmasını anlatamıyoruz. Çünkü kendimiz de hala bu konuda net değiliz. Geçenlerde de yazdım. Dışarı çıktığımız zaman ‘memleket neresi’ sorusuna ne cevap vereceğimizi karıştırıyoruz. Sakaryalı mıyım, Adapazarılı mıyım… 
*** 
Şehirdeki isim travmalarına en ciddi örnek ise birçok yerin isminin sabit olmaması. Depremden sonra oluşan konut alanına Yenikent diyoruz, Yeni Yerleşim Bölgesi diyoruz, Karaman diyoruz, Camili diyoruz. Ortada buluştuğumuz bir isim yok henüz. 
Aziz Duran Bulvarı vardı. Yeni yapılmıştı. Orasının adı değişti. Unutulmaz belediye başkanın adı o bulvarda kalsaydı, her gün bulvarı kullanan binlerce Adapazarılı saygı ve sevgileriyle Başkanı ansalardı, kötü mü olurdu? 
Devlet Hastanesi vardı, benim bildiğim. Şimdi orası Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesiymiş. Sağına bakıyorum aynı, soluna bakıyorum aynı. Gayet de benim bildiğim Devlet Hastanesi, niye adını değiştiriyorsun? 
Vatandaş İzmit Caddesi diyor. Haritalara bakıyorum, Adapazarı’nda öyle bir cadde yok. 
Palmiye Caddesi diye ortalık çalkalanıyor. Cadde üzerinde açılan yeni iş yerlerine ‘palmiye’ adı veriliyor. Caddenin ismi palmiye değil. 
Yıllardır yaşadığım sokağın adı değiştirildi. Sokağa hala ezberleyemediğim bir numara verildi. 
Ve saire… ve saire… ve saire… 
Örnekler o kadar fazla ki. Say say bitmiyor. Hep isim değiştirmekle uğraşıyoruz. Tam bir isim travması yaşıyoruz. 
Bu travmadan kendi adıma küçük bir pay çıkartayım. Adım Oktay, soyadım Yılmaz diye yazar nüfus cüzdanımda. Aslında durum öyle değil. 
Osmanlı dönemine dayanan kayıtlarda adım Oktay, Abdurrahim oğlu Abdullah da soyumun adı.
(Bizim Sakarya Gazetesi / ARŞİV)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE’NİN İNOVASYON VE DİJİTALLEŞMEYE İHTİYACI VAR

Çiçekçilik sektöründe dünya devi olarak kabul edilen Royal FloraHolland, Hollanda’nın kraliyet markasıdır. Uluslararası pazarlara açılmayı ...