Milli
Eğitim Bakanlığına bağlıdır…
Üst
kurulu Talim ve Terbiyedir…
Memleketimiz
önceki gün yeni bir Eğitim ve Öğretim yılına daha girmiş oldu…
Görüldüğü
üzere şematik örgütlenmede; eğitim var, terbiye var, talim var, öğretmek var,
bir de milli var. Gel gör ki okul denilen fiziki binanın içerisinde bunlara
rastlamak oldukça güç.
***
CNBC-e
Bussines Dergisi’nin her yıl sektirmeden yayınladığı yaşanabilir iller araştırmasını
merakla beklerim. Sakarya’da vaziyet nedir ne değildir bakarım. Bu yıl da geçen
yılki ve bundan önceki ve de bundan bundan önceki yıl olduğu gibi Sakarya’nın
durumu parlak değildi. 6 ana başlık bulunan araştırmanın eğitim ayağında
Sakarya 81 il arasında 55’inci sırada yerini almış.
Sakarya’da
durum böyle de Türkiye’de farklı mı sanki!
Dünyada
eğitim alanında en büyük referans olarak kabul edilen PISA araştırmasında Türkiye her yıl sınıfta kalıyor.
Son
olarak mayıs ayında yayınlanan OECD
raporunda Türkiye eğitim alanında 76 ülke arasında 41. sırada yer aldı.
Bu
41 kere Maşallah denilebilecek bir durum değil elbette…
Singapur’un
başı çektiği listede Türkiye’nin geriye düşmesi demek geleceğinin de geriye
düşeceği anlamına gelir.
***
Memlekette
eğitimin kötü olduğunu rakamlarla ortaya koyan bu araştırmaların dışında elle
tutulur somut örnekler de mevcut. Okulların durumu, kitapların içerik
saçmalığı, öğretmen kadrolarının geçici önlemlerle doldurulması gibi…
Bendeniz
ortaokuldan bu yana Milli Eğitim sistemine karşı oldum, düzgün bir işleyişe
sahip olmadığını düşündüm. Geçen yıllarda da lise düzeyinde ücretli öğretmenlik
yapma şansım oldu. Hatta işi bir miktar daha ileriye götürerek Pedagojik
Formasyon eğitimi aldım. Yani sizin anlayacağınız, bugün devlet gel dese
öğretmenlik yapabilecek her türlü kabiliyet ve belge bende mevcut. O açıdan
biraz içeriden konuşacağım.
Öğretmenlik
yapınca gördüm ki, ortaokulda sahip olduğum düşünce doğruymuş. Milli Eğitim
sistemi tamamen angarya ve işlevselliği mümkün olmayan bir yapıya sahip.
***
Devlet
öğretmeni öğrencilerin başında ‘bekçi’ olarak görüyor!
Milli
Eğitim de öğretmeni öğretmeye ‘mecbur’ makine olarak algılıyor!
İktidar
partisi ise (bunu şu zaman için söylemiyorum) okulları şekillendirilmesi
gereken, gelecek partili nesil olarak işliyor!
Ülkede
medya eğitime hiçbir katkı sağlamıyor!
Aileler
ile okul mesafesi kopuk!
Bunların
hepsini üst üste koyduğunuzda da sonuç hüsran oluyor.
***
Çünkü
eğitim bir bütündür. Doğumla başlar ölene kadar devam eder. Bu kutsal sürece de
aile, okul, televizyon, toplum, siyasiler herkes ama herkes katkı vermek
zorundadır. Okuldaki eğitimi medya desteklemiyorsa okul binaları çocukların
günün belli saatinde vakit geçirdikleri bir yer olmaktan öteye gidemez.
Türkiye’de
tam olarak da olan bu; genel kültürü zayıf ne ülkesini ne de dünyayı tanımayan
bir gençlik yetişiyor okullarda. Bu boş eğitimi de medya boş yayınlarla
destekliyor.
***
Olan
ise öğretmenlere oluyor; çünkü hem devlet hem öğrenci hem veliler hem de Milli
Eğitim’in benimsemiş olduğu tek politika var; ‘Öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır.’
Onlarca
eğitim kuramından bizimkiler en garantisini seçmiş, ‘öğretemeyen öğretmen!’
Vurun abalıya!
Kitaplar
öğrencinin seviyesinde yazıldı mı yazılmadı mı? Sınıf mevcudu sağlıklı eğitim
için yeterli mi? Öğrencinin hazır bulmuşluğu iyi mi? Öğrenmeye açık mı?
Bunların
hiçbirine bakma, kestirmeden sonucu yapıştır; Öğretmen öğretemedi.
***
Tüm öğretmenlerimize
yeni Eğitim ve İllaki Öğreteceğin
yılında başarılar diliyorum!
(Bizim Sakarya Gazetesi / 30.09.2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder