31 Mayıs 2016 Salı

GAZA GELDİ AŞK!

En sonunda dayanamadım, boynumdaki ince atkıyla bütün yüzümü sardım. Atkım ince kumaştan, bordo renginde olmasına rağmen Peşmergeye benziyordum.
Gazdan kıpkırmızı olmuş gözlerim kısılıyor ve istem dışı sulanıyordu. Kaşınıyor… Parmaklarımı hızla gözüme doğru yolluyorum…
Elimi tuttu! ‘Yapma’ dedi. O da ağlıyordu…
***

Oysaki daha ilk buluşmamızdı. Gazın yoğunluğundan sürekli renk değiştiren göz bebekleri kıvır kıvır saçların arasında kayboluyordu. Zaman zaman sivri çenesini kaşkolünden kurtararak bana o an için olabilecek en mantıklı soruları yöneltmeye çalışıyordu.
-Kaç kardeşin var?
-İstanbul’a sık sık geliyor musun?
-Ben geçen yıl Manowar konserini kaçırdım
-Kapat kapat ağzını bu gaz çok kötü… Daha önce gaz yedin mi?
‘Hayır, ama internette çok gördüm’ gibi saçma bir cümle kurabildim, yarı uyuşmuş beynimle.
***
Televizyon ekranında depremi takip etmiş Türkiye’nin geri kalanı gibi hissediyordum kendimi. Depremi sadece görmüş, ama yaşamamış. Gördüklerinden korkmuş, evine girememiş.
Onun gibi gazı televizyon ekranlarında görmüş, ama ciğerlerime çekmemiş. Korkusunu anlamış, ama polisin bu derece kafayı sıyırmış olabileceğine ihtimal verememiş aşık bir gençtim İstiklal’de…
***
Kıvır kıvır saçları, kömür karası iri gözleri vardı. Beşiktaş’ta görüştük önce. Elif Şafak, Orhan Pamuk da çok kötü finaller yazıyor, Metallica yine gelecek mi?, bir gün Cem Yılmaz’a gitmek lazım, BKM’de çıkıyor di mi o?, Kokoreç sever misin? Ben midye yemiyorum. Boğa mısın sen? Yağmurda kitap okumayı seviyorum, en çok da Cemal Süreya, Şurada bir kere 55 dakika taksi bekledim en fazla Kağıthane’ye kadar gidecektim 10 dakika… kıvamında cümleler kurarken işe yarar rock müzik dinlemek için İstiklal’de ikimizin de sevdiği bir bara gitmeye karar verdik.
***
Gezi’nin üzerinden aylar geçmiş. Sükunet hakim! Bütün kontrol polisin elinde. TOMA’lar güvenliğin bekçisi.
Başlangıçta her şey yolunda gidiyordu. Hatta sigaralarımızı içebileceğimiz açık alana çıktık. Sonra birden havada sigaradan daha farklı bir duman dolaşmaya başladı. ‘Yine gaz başladı’ dedi arka masadaki adam.
Bu durumlara alışık olduğu her halinden belli olan Anthrax t-shortlü garson içeri geçmemizi söyledi. Son bir fırt, sigarayı ikiye kırarak masada öksüz bıraktık. Biz içeri girdikten sonra, bu durumlara alışık olmanın dışında profesyonel olduğunu anladığım garson kepengi kapattı. Merdiven altındaki küçük dolabı yıldırım gibi bir parmak hareketiyle açarak içerisinden kırmızı renkte bir kova çıkardı. Dolabın yarıya kadar açılmış kapağını bir taraftan ayağıyla iterek kapatırken bir taraftan da önüne çektiği kovanın içerisinden ıslan bir bez alarak kapının altındaki boşluğa doğru tıkıştırıyordu.
Dışarıdan tuhaf sesler yükseliyor. 
(Bizim Sakarya Gazetesi / 12.08.2014) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE’NİN İNOVASYON VE DİJİTALLEŞMEYE İHTİYACI VAR

Çiçekçilik sektöründe dünya devi olarak kabul edilen Royal FloraHolland, Hollanda’nın kraliyet markasıdır. Uluslararası pazarlara açılmayı ...