Ulusal
büyük gazeteler bunu yazamaz! Yazamazlar çünkü en büyük reklam verenleri GSM
operatörleri.
Biz
göğsümüzü gere gere yazalım. Oturma odamıza kadar giren baz istasyonları
hepimizin hayatını tehlikeye atıyor.
Ey
ahali evimde telefon çekmiyor diye üzülme! Çekim gücü ne kadar az o kadar iyi…
***
Önceki
gün gazetecilerin e-maillerine bir yazı düştü. Görünce her gün gözümüzün önünde
olan ama artık kanıksadığımız ve unuttuğumuz gerçeği hatırlamama yardımcı oldu;
şehirlerdeki elektromanyetik kirlilik.
Nedir
elektromanyetik kirlilik?

Uzmanlara
göre durum vahim bir boyutta; gözle görülemeyen bu elektromanyetik kirlilik,
kimi zaman cep telefonumuzun çalmasıyla televizyonda karlanma yaparak, kimi
zaman ise yüksek gerilim hatları yakınında uçan helikopterleri bile düşürerek
kendini gösterebiliyor.
Evrenimizde
doğal ve doğal olmayan elektromanyetik kaynaklar mevcut. Güneş, yıldızlar ve
yıldırımlar bunların doğal bölümü iken çevremizdeki en büyük tehlikeleri ise
şöyle sıralamak mümkün; elektrik hatları, televizyon / bilgisayar, elektrikli
ev aletleri, mikro dalga fırın, radyo TV vericileri, telsiz sistemler, cep
telefonları ve GSM baz istasyonları…
En
vahim olanı da sanırız baz istasyonları. Çünkü çoklar… O kadar çoklar ki,
nerdeyse her birimiz koynumuzda birer baz istasyonuyla dolaşır gibiyiz. Oturma
odamızda bir istasyondan sinyal alırken, yatak odasında başka istasyondan
sinyal alıyoruz. Aynı evin içerisinde cep telefonu salonda iyi çekerken,
mutfakta az çekiyor. Evin içerisinde dolaşan elektromanyetik dalgaları varın
siz düşünün!
Bir
de bizim evde telefon çekmiyor diye üzülenler var!
Üzülme
ahali, bunun çekmeyeni makul! Ne kadar az çekerse o kadar iyi, o kadar az
kanser olursun, o kadar az radyasyon alırsın!
***
Gelelim
gazetelere gönderilmiş olan elektronik mektuba. Konu daha önce bizim gazetede
yer aldı. Kendi gazetemde tekrara düşmek istemem ama yenilemekte fayda var!
Adapazarı
Bosna Caddesi’nde bulunan 5 katlı bir binanın çatısında yer alan baz istasyonun
kendisinden habersiz binaya yerleştirildiğinden şikayet eden bir apartman
sakini, duruma veryansın ediyor. “Binaya baz istasyonu konulurken benim onayım
alınmadı” iddiasında bulunan Hatice Zor, bu istasyondan dolayı büyük sağlık
sorunları yaşadığını söylüyor. Hatice Zor’dan baz istasyonu için izin
alınmadığına inanırım. Çünkü benim dairemin oturma odasının tam karşısındaki
binaya baz istasyonu kurulurken de benden kimse izin istemedi.
Hatice
Zor, mektubunda çok kötü Türkçesine rağmen çok yerinde sorular soruyor.
Diyor
ki, Çevre ve Şehircilik Estetik
Kurulları nasıl çalışır?
Soruyor;
Şehir yönetimi, kurum ve kuruluşlar
ortak akılla yönetilmez mi?
Diyor
ki mesela; İnsan sağlığı kimlerin
sorumluluğunda?
Sormaya
devam ediyor; Sakarya Üniversitesi’nin
binada ölçüm yapması kamusal bir görev değil mi?
***
Bu
yerinde sorulardan, en çok üniversite ile ilgili olan kısım dikkatimi çekti. Sakarya
Üniversitesi’nin tek başına binada bir ölçüm yapma yetkisi olabileceğini
düşünmüyorum. Ancak Sakarya Üniversitesi davet edilirse hem söz konusu baz
istasyonu olan binada ve şehirdeki diğer baz istasyonlu binalarda hem de şehrin
genelinde elektromanyetik ölçüm yapabilir.
Sakarya
Üniversitesi bu alanda Türkiye çapında çalışmaları bulunan, pratiği var olan
bir kurum.
Daha
da önemlisi Sakarya Üniversitesi’nde ELEKTROMANYETİK
UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ var. Merkezin başında bulunan Prof. Dr. Osman Çerezci’nin çalışmaları
Türkiye’de ses getiriyor. Özellikle Çerezci’nin Bursa Nilüfer’da yapmış olduğu
Elektromanyetik Alan Kirliliği İzleme çalışması ülkede örnek olmuş bir proje.
***
İşte
size fırsat; hem Adapazarı Belediyesi’ne
hem Büyükşehir Belediyesi’ne hem de Sakarya Valiliğine… İmkanların tamamı
Sakarya Üniversitesi’nde mevcut… Buyurun Adapazarı genelinde elektromanyetik tarama
yaptırın!
Yaptırın
ki, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu görelim.
Koynumuzdaki düşmanı
tanıyalım.
(05.07.2015 / Bizim Sakarya Gazetesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder