562
yıl önce Fatih’in gemileri karadan yürüterek fethettiği ve hoşgörü ile zapt
ettiği İstanbul’u bugün bizimkiler TOMA’larla zapt etmeye çalışıyor!
Son
bir küsur yıldır ne zaman İstanbul’a gitsem bir meydanda, bir köşe başında, bir
sokak arasına sıkışmış mutlaka bir TOMA bana göz kırpıyor!
Kadıköy
meydanında sıra sıra dizili TOMA’lar… Taksim’de hazır kıta TOMA’lar… İstiklal’de
araya saklanmış TOMA’lar… Yollarda bir yerden bambaşka bir yerlere giden
hareketli TOMA’lar…
İstanbul’un
dört bir yanını sarmış olan TOMA’lar, bir dünya başkenti olan İstanbul’a ‘gri’
bir kimlik kazandırıyor.
Turistleri,
gençleri, yaşlısı ve farklı farklı kesimleriyle rengarenk olan İstanbul bir
cuntanın; baskı rejimi, bir polis idaresinde yönetiliyor gibi görünüyor.
TOMA’lar
İstanbul’a böyle bir fotoğraf veriyor.
En
son pazar akşamı TT Arena’da bir TOMA karşıma çıktı!
Galatasaray’ın
20’inci şampiyonluğunu kutlamaya gelmiş coşkulu kalabalık; çoluk çocuk, yaşlısı
genci, kadını erkeği, formasını giymiş, bayrağını almış akın akın stada gelmiş
vatandaşlar TOMA ile karşılanıyor, eleri coplu / kalkanlı polislerle
karşılanıyor.
İstanbul,
İstanbullu bir köşede hazır bekletilen bir TOMA’ya, mobilize edilmiş polis
yığınlarına o kadar alışmış ki, kimse yadırgamıyor şehrin silueti gibi kabullenilmiş.
***
Çok
yazık!
İstanbullu
bu manzarayı kanıksamış olabilir. Peki turistler? Peki ya benim gibi dışarıdan
gelen Türkler? Onlar nasıl görüyorlar böyle bir İstanbul’u?
İstanbul
demek Türkiye demek. Türkiye’nin en önemli vitrinidir İstanbul. Ve ben bir Türk
vatandaşı olarak İstanbul’da TOMA’ların cirit atmasını istemiyorum. Türkiye’nin
böyle bir manzara vermesini istemiyorum.
Nasıl
ki İstanbul’dan Adapazarı’na gelmiş bir İstanbullunun Kent Meydanında TOMA’lar
görmesini istemiyorsam; aynı şekilde ben de İstanbul’a gittiğimde İstiklal’de
TOMA görmek istemiyorum!
Paris’te
görmüyorsam, Sofya’da görmüyorsam, Berlin’de görmüyorsam… İstanbul’da da görmek
istemiyorum.
***
Bazıları
bunun ‘güvenlik önlemi’ olduğunu ve ‘gerekli’ olduğunu söyleyecektir. Tabiî ki,
İstanbul gibi bir metropolde güvenlik önlemleri sıkı olacaktır ama bunu insanların,
turistlerin gözüne sokmanın bir anlamı yok.
Ortalık
yerde TOMA durmaz! Eğer ortalık yerde duruyorsa o güvenlik önlemi değil,
kullanmak için ordadır.
Malum;
“Birinci sahnede duvarda silah varsa
ilerleyen sahnelerin birinde mutlaka patlar.”
***
Arena’daki
kutlamalar esnasında da aynen Çehov’un
dediği gibi oldu; birinci sahnede vatandaşa ‘güvenlik’ önlemi diye gösterilen
TOMA ikinci sahnede stat önünde kutlama yapmak isteyen taraftarların üzerine
yürüdü!
***
Kombinesi
olanlar, 20 liraya satılan 12 bin bileti kapışan ve karaborsadan 200 liraya
bilet sahibi olan on binler stat içerisinde çıngınlar gibi şampiyonluk
kutlarken. Dışarıda kalan bizler ise şampiyonluk şarkılarıyla bu coşkuya ortak
olmak istedik.
Ancak
stadın çevresine yaklaştırılamadık. Meydanları kutlamaya alışık zihniyet (!)
stat meydanını da kapattı.
Oysaki
o akşam olabilecekler öncesinden kalem kalem görülebilirdi. Dışarıda insanların
kalacağı çok aşikar. Stat önüne bir tane dev ekran kurarsınız insanlar orada
eğlenir kutlamasını yapar. Siz bunu yapmayın; kutlamayı biletle satın,
vatandaşı karaborsacıya mahkum edin. Sonra taşkınlık olacak, sorun çıkacak diye
polisi halkın üstüne gönderin.
Bu
durum tam anlamıyla bir yönetimsel rezalettir!
Medeniyetsizlik
göstergesidir!
İstanbul
gibi dünya başkenti olma iddiasındaki bir şehir için felaket bir durumdur!
***
İstanbul’un
fethini görkemli şekilde yığınlarla birlikte kutlamak elbette çok güzel. O
gösterileri seçim propagandasına dönüştürmek elbette çok akıllıca.
Ama
biraz da o İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet döneminde nasıl yönetildiğine de
bakmak gerekmez mi?
Ecdadın
engin hoşgörüsünü, geniş alçak gönüllüğünü ‘pas’ geçmek kime fayda sağlar.
Baskıyla
ve korkuyla şehirler yönetilemez. Bu manzaralar çok uzun sürmez.
Çok
küçük bir hatırlatmayla konuyu bağlayalım.
2009
yılında İtalya’da dönemin başbakanı Berlusconi’nin isteğiyle çıkartılan bir
yasayla birlikte Roma’da 30 bin asker görevlendirildi ve şehir ‘sıkıyönetim’
havasına bürünmüştü. Ama artık böyle değil. Batı Roma ‘sıkıyönetim’
görüntülerinden kurtuldu.
Darısı doğu Roma’nın
başına!
(03.06.2015 Bizim Sakarya Gazetesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder