26 Aralık 2016 Pazartesi

BÜTÜN BUNLAR NE OLACAK?

Bilen bilir…
Bulutsuzluk Özlemi’nin Cezaevinde Bayram Görüşmesi şarkısının en can alıcı sözleridir; Bütün Bunlar Ne Olacak?
Şarkı eski Türkiye’deki koşullar için yazılmıştı. Biz bu günlerde Yeni Türkiye için devşirelim… Ve diyelim ki, Bütün Bunlar Ne Olacak? Kim onlar? Tabi ki Suriyeliler.
Bütün bu Suriyeliler ne olacak? Hatta onlarla birlikte Anadolu topraklarına yerleşmiş bütün bu Araplar ne olacak?
***
90’lı yılların daha başıydı…
Gençtik, ateşliydik; Yeni Türkiye’ye değil ama demokrasiye inanıyorduk. Demokrasi olsun diye saat akşam 9 oldumuduna ışığımızı kapatıyorduk, sonra tekrar yakıyorduk… Işık söndü, ışık yandı… Susma, yoksa sıra sana gelecek diyorduk.
O zaman Eski Türkiye içinde yer edinmişler bize ‘Mum söndü oynuyor bunlar’ diyordu.
Desinler, biz yine de Yeni Türkiye’ye değil ama demokrasiye inanıyorduk.
***

İşte o günlerden bir şarkı…
Daha Mücahit Erbakan Başbakan iken, daha Cumhurbaşkanı İstanbul Başkanıyken, daha sabık Cumhurbaşkanı Bosna paralarının Kara Kutusuyken. Susurluk aydınlansın, ‘devletin içindeki derin -paralel- yapı ortaya çıksın’ diye mücadele edenlerin ‘Bunlar gulu gulu dansı yapıyor’, ‘Mum söndü oynuyor’ diye küçümsendiği dönemler…
Neden? Bilinmez… Belki de daha AK Demokrasi için erken olduğu içindir.
***
Neyse ki, mumu da söndürdük, artık ampul yakmayı da bıraktık… Tek inandığımız Yeni Türkiye ve Yeni Demokrasi
***
İşte mazide kalmış eski bir Bulutsuzluk Özlemi şarkısıdır ‘Cezaevinde Bayram Görüşmesi’. Nejat cılız sesiyle der ki:
Gazetelerde bu sabah bir fotoğraf var
Cezaevinde bayram görüşmesi
Analar, babalar, çocuklar sarmaş dolaş
Gülerken ağlayan bir yüz bir sevgili ya da bir eş
Elinde bir tutam çiçek tutan küçük kız sarmaş dolaş
Ne olacak bütün bunlar
Bütün bunlar ne olacak
Gülerken ağlayan bir yüz bir sevgili ya da bir eş
Elinde bir tutam çiçek tutan küçük kız sarmaş dolaş
Ne olacak bütün bunlar
Bütün bunlar ne olacak
***
Demokrasinin ağır aksak yürüdüğü, aslında hiç ilerlemediği dönemlerdi. Cezaevlerinde yüzlerce siyasi ve kader mahkumu vardı.
Bir de her Bayram Suriye Sınırından serbest geçiş vardı. Bayram olduğu zaman aynı cezaevi gibi sınırdaki tel kalkar ve yüz yüze Bayram Görüşmesi yapılırdı. Türkiye sınırının güney bölgesinde akrabalar bu sıcak temastan faydalanarak hasret giderir, hatta küçük çaplı mal aldı verdisi yaparlardı.
                                                                       ***
Bu günlerde ne zaman şehre çıksam o Bayram fotoğrafını hatırlıyorum. Sanki sınır teli ortadan kalmış Suriyeliler Hatay’daki uzak akrabalarına faturasız şeker getirmiş.
Ama neden benim şehrime gelmiş?
İşte bunu çözmekte zorlanıyorum. Ve bence sadece ben değil, bu şehirdeki koca koca adamlar da bunu çözmekte zorlanıyor.
Bu kadar çok Suriyeli ne iş yapar? Yok yok bunu ciddi soruyorum; bu adamları daaa buraya kadar gönderdiniz, ama ne iş yapacaklarını söylediniz mi, acaba devleti idare eden sayın baylar?
Çünkü eğer ne iş yapacaklarını söylemediyseniz bu insanlar bir zaman sonra yasadışı işlere bulaşmaya başlayacak. Ve bunun suçlusu da tamamen mültecileri plansız bir şekilde Türkiye geneline dağıtan devlettir.
                                                                       ***
Suriye’de Mart 2011 yılından bu yana iç savaş var. Dönemin Başbakanı savaşın 3 gün kadar süreceğini ve babadan olma Esat’ın gideceğini iddia etmişti, ancak kendi başbakanlığı bitti savaş bitmedi.
O gün bu gündür Anadolu toprakları Suriyeli mültecilerle kucak kucağa yaşamak zorunda. Tamı tamına 3 yıldır. Ve Türkiye’nin her yerinde; ovasında dağında metropolünden kırsalında… Bu nasıl bir devlet politikası?
Bir devlet tabi ki, savaştan kaçan insanlara kucak açar. Ama bu nasıl bir plansızlıktır? Gelen insanlara da yazık, yerleşik olarak yaşayanlara da yazık?
3 yılı devirdik. Suriye’de karışıklık devam ediyor. Daha da ötesi Arap Yarım Adasında ciddi değişiklikler var.
Bölgeden akın akın mülteciler gelmeye devam ediyor.
Bütün bunlar ne olacak? Bilen var mı? Açık yüreklilikle işin aslını anlatacak bir tane devlet yetkilisi var mı?
Bütün bunlar ne olacak?
Bu mülteciler ne olacak? 
(Bizim Sakarya Gazetesi / 11 Eylül 2014)

1 yorum:

  1. "Elinde bir tutam çiçek tutan küçük kız" dan sonra seyircinin dediği "büyüdü artık" sözleri 90larda içimi acittigindan daha çok acı veriyor şuan. Büyüdükçe umutlarımız kör acılarımız taze kalır oldu. Her güne umut yerine acılar sığdırmaya, tarihleri acıların yıldonumu olarak adlandırmaya başladık.

    YanıtlaSil

TÜRKİYE’NİN İNOVASYON VE DİJİTALLEŞMEYE İHTİYACI VAR

Çiçekçilik sektöründe dünya devi olarak kabul edilen Royal FloraHolland, Hollanda’nın kraliyet markasıdır. Uluslararası pazarlara açılmayı ...