***
Şimdi işi analiz etme ve vatandaşın sabahlara kadar yorum dinleme zamanı. Halk iradesini ortaya koydu, demokrasi kazandı yorumları yapılacak. Katılım oranı yüzde 77’de kaldı. Yüzde 23’lük bir kesim sandığa gitmedi. Bu oran rakamsal olarak bazı Avrupa ülkelerinin toplam nüfusuna tekabül eder. Bu bir parti oylaması değildi; o yüzden sandığa gitmeyenleri önemsemiyorum diyemezsiniz. Onların da görüşleri önemlidir, sandığa gitmemek de bir tercihtir. (Bu kısımda hemen DBP’nin boykotuna laf etmek gerek. Söylemeye çalıştığım şey Osman Baydemir’in tersten görmek istediği ‘boykot’ mantığı değil.) Çünkü Anayasa metinleri toplumsal kontratlardır. Yüzde 23’lük seçmen oranı sandığa gitmemekle anayasa değişiklik paketini onaylamamış olmadı mı? Eğer durumu böyle görürseniz ve hayır diyen yüzde 42’inin üstüne bunu eklerseniz elinizde yüzde 65 gibi bir oran oluşuyor. Sonuç, toplam seçmenin yüzde 65’inin hayır dediği bir anayasa kabul edilmiş oluyor.
Bunun tam tersi de mümkün tabi ki, sandığa gitmeyen yüzde 23’lük kesim evet de diyebilirdi. O zaman da evet cephesi yüzde 81 olurdu. Bunu kestirmek zor…
***
Zaten bütün hesapların birbirine karıştığı, sonucun nasıl değerlendirilmesi gerektiğini karıştırdığımız bir referandum sonucu elimizde. Anayasalar toplumsal metinlerdir. Sandığa giden seçmenin yüzde 42’sinin hayır dediği bir anayasa metninin toplumsal bir kontrat olduğunu söylemek de biraz güç.
Hayır, diyenlerin darbe destekçisi olarak lanse edildiği bir propaganda süreci sonunda seçmenlerin yüzde 42’si darbeci mi oluyor? Veya sırf 2 tane maddeye hayır dememek için değişiklik paketinin tamamına evet diyen kişi Anayasanın tamamını mı kabul etmiş oluyor?
***
Memlekette son dönemlerde tartıştığımız ve konuştuğumuz her şey sert siyasi çizgiler taşıyor. Referandum sürecinde taraf-bertaraf / konsomatris tartışmalarına bakın. Geçiniz efendim siyasi tartışmaları geçen kış ‘domuz gribi aşısı’ skandalına bakın. Tartışmalar, kavgalar öyle bir noktaya geldi ki, iktidar yanlıları aşı yaptırdı, muhalefet aşı yaptırmadı. Artık her konuyu siyasi rengimize göre algılamayı kanıksar olduk. Muhalif kanat da iktidar kanadı da her konuda karşıdakine ders vermek hevesi içerisinde.
***
Sapla samanın birbirine karıştığı bir referandum sürecini geride bıraktık dedik. Propaganda döneminde meydanlarda konuşulan ağırlıklı konuları hatırlayınız. Onu geçtik, oy kullanan seçmenin yüzde kaçı anayasa değişiklik paketini inceledi, okudu ve anladı? Neye göre oy kullanıldı, aslında Türk halkı neyi oyladı?
***
Referanduma bir ay kala (12 Ağustos) Ordu İHA’nın yaptığı bir haber aklımdan çıkmaz. Haberin başlığı şöyleydi:
BOL PALAMUT BEKLEYEN BALIKÇILAR REFERANDUMDA "EVET" DİYECEK
Haber metinden alıntı yapalım: “1 Eylül'de açılacak balık sezonu için son hazırlıklarını yapan Karadenizli balıkçılar, bu sene bol palamut olacağının işaretini aldıklarını belirterek, 12 Eylül'de yapılacak olan referandumda "Evet" diyeceklerini açıkladı.”
Gazetecileri karşısında gören balıkçı hızını alamamış ve Anayasa Değişiklik Paketiyle ilgili şu analizi de yapmıştı: “Afiyetle bol bol taze balıktan yiyeceğiz. Balıkçılar olarak biz de referandumda 'evet' diyoruz çünkü şartları görüyoruz. Türkiye'nin düzenini görüyoruz, huzur görüyoruz. Allah'ın izniyle Türkiye balıkçılığı da daha iyi olacak ve biz halkımıza bol bol balık yedireceğiz. Elimizden geleni Türkiye balıkçısı olarak tayfamızla, kaptanlarımızla mücadele edeceğiz”
***
Dün seçim sonuçlarını takip ederken Ordu Fatsa’daki bu balıkçı aklıma düştü. Ülkenin plajlı sahil şeridi anaysa değişikliğine hayır derken, bu sahil kıyısı ne demişti diye merak ettim. Fatsa’da evet oylarının oranı yüzde 60. Balıkçıların da istediği gibi sandıktan evet çıktığına göre, bol palamutlu günler bizi bekliyor demek ki…
Afiyet olsun!
(Bizim Sakarya Gazetesi / ARŞİV)