Yarım günümü Adapazarı Askerlik Şubesi içerisinde geçirdikten sonra elime iki adet A-4 kağıt tutuşturup beni günlük yaşama geri gönderdiler. Belgenin bir yerinde anlamını bilmediğim ‘celp dönemi’ diye bir şey yazıyor. Aralık 2010 diyor. Sordum soruşturdum, aralık ayında yeşil elbisenin içerisine gireceksin demekmiş bu. Kâğıda göre, statüm bile var. Yd. Sb. Adayı… Bu da Yedek Subay adayı demekmiş. Adayım henüz, yedek subay olamaya bilirim de… Yedek subay ne iş yapar? Onu da bilmiyorum, gidince göreceğiz veya gösterecekler… Bizim burada bildiğimiz tek şey, Yd. Sb. kısa dönem askerlik yapıyor. Kısa dönem de bize göre kısa dönem. Zorunlu askerlik döneminin kalmadığı bir dünyada, 5 ay 10 gün silahaltında olmak çok da ‘kısa dönem işte!’ diye atlatılacak bir cümle değil sanırım.
Her neyse… İşin felsefesine çok fazla girmeyelim. Durduk yere Anayasal suç işlemek istemem. Ne de olsa artık resmen Yd. Sb. adayıyım. Bir parçam TSK’ya ait artık.
Bir yükümlülük olarak askere gitmem gerektiğini uzun zaman önce kavradım. Artık lisedeki o asi çocuk da değilim tabi… Ama yine de toplumun kişiyi soktuğu o üretim bandına girmek beni rahatsız ediyordu. Okulu bitir, askere git, evlen…
Bir süredir, askere gitmenin en iyi mevsimi nedir, diye düşünüyordum. İlk önce Ağustos diye karar verdim, sonra vazgeçtim. Ağustos sıcaktı, askerlik için iyi olmazdı. Sonra kış olsun dedim. Ama kış da soğuktu, olmaz. Etten, püften bahaneler üretmeye başlayınca şunu kavradık ki, bu iş yine kalacak en iyisi ‘pat’ diye yapmak. Ve öyle yaptım. Pazartesi sabah yatağımdan kalktığımda aslında tek amacım tıraş olmaktı.
***
Sonra birden kendimi Askerlik Şubesinde buldum. Bir çırpıda üç adet forum
doldurdum. Forumlar basit sorulardan oluşuyor ama insan sorulara cevap verirken
kendini sınıyor resmen. Tikiniz var mı, hangi elini kullanıyorsun, sağlık
durumun… Bunların hepsine cevap verirken kendinle ilgili bir check control
yapıyorsun alsında. Bir de cevaplaması zor sorular var. Ayakkabı numarasını
sordular. Hemen ayakkabı tabanından kopya çekiyorsun. İyi ki kıyafet bedenini
sormadılar. Onu nerden kopya çekecektik?... Sonra çok göreceli sorular var.
Vücudunuzun durumu nedir diyor; atletik, normal. Bana göre gayet atletik ve
yakışıklıyız, ama bana göre. Riske girmedik ‘normal’ dedik… Ehliyeti,
çaldığımız müzik aletlerini, yaptığımız spor dalını her şey soruldu. Fazla
bilmemek iyidir diyerek, bu soruların hepsini boş bıraktık. Şimdi piyano
çalıyorum desem, bana Er Gazinosunda Beethoven’in 5. piyano konçertosunu mu
çaldıracaklar. Ne gerek var…
***
Arşiv bölümünde görevli bir asker üzerinde 1979/850 yazan Askerlik Dosyasını
bana uzattı. Ben ilk askerlik muayenesi olduğum zaman Askerlik Şubesi şu anki
Kent Meydanındaydı. Sonra şube geçici bir süreliğine Donatımda prefabrikte
kaldı. Oraya tecil işlemleri için gitmiştim. Şimdi Askerlik Şubesi ise Camilide
güzel bir binada. Orda da son yoklamamı oldum. Elime dosyayı aldığım anda bütün
bu süreçler film şeridi gibi gözümün önünden geçti. 10 yıl önce açılmış dosyayı
elimde tuttum. Dosyanın ağırlığı artık 1,5 kiloyu bulmuş. Yazışmalar, arama emirleri,
okuldan, elçilikten, Ankara’dan resmi yazılar ve bu resmi yazılara cevaplar. 10
yıl boyunca ne kadar çok kişi, kurum benimle uğraşmış ve ben hiç haberdar bile
değilim. İnsan biraz kötü hissediyor…
***
Sonra beni bir odaya aldılar. Üç ayrı masanın arkasında üç ayrı doktor oturmuş
beni bekliyordu. Boyumuz ölçüldü; 1,68. Kilomuza bakıldı; 65. Daha önce
ameliyat olmuş muyduk? Bademcik aldırdık, ameliyattan sayılır mı acaba.
Sayılmazmış! Madde kullanıyor muymuşum? Madde ne demek, saflığına yatmadık. Tabi
ki hayır. Madde neymiş, diye doktor bize sordu. Uyuşturucu! Hollanda’da
marihuanayı uyuşturucudan kabul etmiyorlar kıvamında felsefik bir tartışma
başlatacak değilim. Çünkü tartışılacak sağlıklı bir ortam yok. Adam doktor seni
muayene ediyor. Sen ise boxerla çıplak kalmış bir asker heveslisisin. Gözlere bakıldı. Renkli noktalar içerisinde, 34, 7, 68… rakamları şahin gibi okundu. Yan masaya geçildi. Kalp atışları dinlendi. Kafa sağ çevrilip tekrar dinlendi.
***
Dosyanın üzerine kırmızı kalemle Boy 1,68 Kilo 65 ASKERE ELVERİŞLİDİR (AE)
yazıldı, bana teslim edildi. Bu mu? Bir psikologla görüşmeyecek miyim? Askere
gitmek isteyip, istemediğim sorulmayacak mı? Ben askere elverişli miyim,
sorgulanmayacak mı? Yeni bir aşkın eşiğinde miyim? Sevdiğimi geride bırakıp
askere gitmek istiyor muyum, diye sorulmayacak mı? Sorulmayacak, artık bu soruların hiçbirinin önemi yok. Fotoğrafımızın yanına ASKERE GİTMEK İSTİYOR diye yazıldı. Mühür, imza…
(Bizim Sakarya Gazetesi / Aralık 2010)